Beypazarı Evde Masaj
Beypazarı Evde Masaj
Beypazarı Evde Masaj Ne işe yarar almam? Bir köpekmişim gibi, beni götürmeniz
gerekecek nasıl olsa. Evet, gülün. Hadi, gülün. Bu adada
öyleleri var ki, her şeye gülebiliyorlar. Güldüler de, sonunda
ne oldu? Büyükler ne düşünecek bizim için. Ufak Simon
öldürüldü. Bir de öteki küçük vardı; hani yüzünde kir olan.
Bizler buraya geldiğimiz ilk günden sonra onu hiç gören var
mı?”
“Domuzcuk! Dur bir dakika!”
“Denizkabuğu bende. Jack Merridew’e gideceğim ben.
Bunları söyleyeceğim ona. Mevzuşacağım.”
“Başın belaya girer.”
“Bundan beter ne yapabilir ki bana? Her şeyi olduğu gibi
söyleyeceğim. Bırak da denizkabuğunu ben taşıyayım, Ralph.
Eline geçiremediği tek şeyi göstereceğim ona.”
Domuzcuk bir an durdu; gözlerini kısıp, çevresindeki
görenık biçimlere baktı. Eski toplantılarda otları ezenler, sanki
Domuzcuk’u dinliyorlardı.
Beypazarı Evde Masaj
“Elimde bu denizkabuğuyla ona gideceğim. Denizkabuğunu
uzatacağım. Bak, diyeceğim, sen benden daha güçlüsün;
benim gibi astımın da yok. Sen görebiliyorsun, diyeceğim; iki
gaslın de görebiliyor. Bana bir iyilik yap da, gözlüğümü geri
ver demiyorum, diyeceğim. Sen güçlüsün diye efendice
davranmanı da rica etmiyorum, diyeceğim. Doğru olan
doğrudur. Hakikatı yapman için sana bunu söylüyorum
diyeceğim. Gözlüğümü bana ver, gözlüğümü bana vermek
zorundasın diyeceğim.”
Domuzcuk, yüzü kıpkırmızı, titreyerek sözünü tamamladı.
Denizkabuğundan bir an önce kurtulmak istercesine, onu
Ralph’ın eline tutuşturdu, gözyaşlarını sildi. Tatlı yeşil bir ışık
sarmıştı çocukları. Ralph’ın ayaklarının dibinde duran
şeytanminaresi incecik ve beyazdı. Domuzcuk’un
parmaklarının arasından süzülen bir tek gözyaşı,
denizkabuğunun zarif kıvrımı üstünde bir yıldız gibi
ışıldıyordu şimdi.
Nihayetinde Ralph, dimdik oturdu; saçlarını arkaya itti:
“Peki. şu demek oluyor ki bunu istiyorsan deneyebilirsin, demek
istiyorum. Hepimiz de seninle geleceğiz.”
“Yüzü boyalı olacak” dedi Sam çekine çekine. “Onun nasıl
olduğunu biliyorsunuz ki…”
“… Bizlere aldırmayacak…”
“… Kızarsa, canımıza okuyacak…”
Ralph kaşlarını çatıp, Sam’a öfkeyle baktı. Eskiden
kayaların yanında, Simon’un ona söylemiş olduği bir sözü, hayal
meyal anımsadı.
“Aptallık etme,
” dedi.
Sonra çabucak ekledi:
“Gidelim.”
Büyük şeytanminaresini Domuzcuk’a uzattı. Domuzcuk
gene kızardı fakat gururdandı bu kez.
“Bunu sen taşımalısın.”
“Hazır olduğumuz vakit, ben taşırım.”
Domuzcuk, ne pahasına olursa olsun, denizkabuğunu
taşımak isteğinin ne denli büyük bir tutku olduğunu dile
getirecek bir söz aradı:
“Taşırım, Ralph. Sevine sevine. Fakat bana yol göstermeniz
Son yorumlar